Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KASABA

Resim
Kasabanın merkezine yaklaştıkça heyecanım daha çok artıyordu en son kaç yaşımda buraya gelmiştim?Hatırlayamamakta güçlük çekiyorum dolmuştan inip adımımı zemine bastıkça birden için huzur dolmuştu içime tekrar ait olduğum yerdeydim.Kaçmasaydım dedim geçmişimden burada sıradan bir kasaba hayatı geçirir huzur içinde yaşayabilirdim.Turistlerin ziyaret ettiği bileklik ve incik boncuk sattığım bir dükkanım olabilirdi merkeze yakın bir yerde.Ecnebice konuşmayı  bile öğrenebilirdim belki de.Ama kaçmaktan başka çarem yoktu ailemin ölümünden sonra burada kalamazdım yapayalnız.Akrabalarım desen herhangi birinden bir medet dahi ummuyordum ve kasabadan şehir hayatına gittiğimde 19 yaşındaydım.O cahil çocuk tan beklenmeyecek bir hareketti ama altında yatan cahil cesareti idi. ** Çocukken sürekli uğradığım bakkal Cemal amcanın dükkanının yerinde şuan tuhafiyeci açılmış.Çocukken sürekli sakız çalardık arkadaşım Kaan ile.Sahi o ne yapıyor şimdi burada hala eski oturdukları evdeler mi? Kahvenin önü...

DENEMELER:UÇURTMA

Resim
foto by:erdinç ersoy/pexels İpleri ellerimden bırakacağım zaman ne ile karşılaşacağımı biliyordum ve makarayı ellerimle sımsıkı sardım.Ellerim kızarana kadar sıktım ipin üstünde parmak izlerim çıkarcasına.Gökyüzüne güneşten bakamıyordum ve hafif bir rüzgar boynumun kenarından geçtiğini hissedebiliyordum.Özgürlüğün tadını çıkartırcasına kocaman maviliğe baktım ellerimden uzanan ipin sonunda bana ait olan uçurtmamı gördüm.İçimi bir huzur kapladı o anda.Tarifi imkansız bir huzurdu o.Bir daha yakalayabilir miyim diye kendime sordum o anda uçurtmanın ağırlığından dengemi sağlarken taşa takılıp tökezlemeden önce. ** Geçmişi ya da geleceği düşünmedim o an.Düşündüğüm tek nokta ellerimin arasındaki o uçurtma idi.Güneşten gözlerimi bir ara kıstım uçurtmam büyük binaların yakınlarına gelmiş olduğunu fark ettim ipleri hemen aşağı indirdim hızlıca geri çekmeye başladım,binalardan uzaklaştığını görünce tekrar aynı hızda ipleri bıraktım.Yorulmuştum yere oturmadan taşın düzlüğüne önce gözüm...

ÇOCUKLUK HATIRASI

Resim
Pazar günü uyanmakta güçlük çektim.Akşam geç yattığım için öylesine umarsızca yatağımda sıkılmadan kaldım.Burada olmayı hiç istemiyordum ama bir seçenek sunan  olmadığı için kalmak mecburiyetindeydim.Yataktan kalktım ve bir sigara yaktım sakince odanın camından yolun kenarındaki ağaca baktım yaprakları yeni yeşilleniyordu ve bende sigaramdan dumanından bir nefes alırken bu olası mı diye içinden geçirdim.Mayıs ayındaydık ve bu olasıydı.Penceremin kolunda pislikten parmaklarımı geçirdikten sonra sigaramı söndürdüm ve mutafağa geçtim buzdolabının kapağını açtım ve soğuk sütü tezgaha bıraktım.Dolaptan Venedik'ten aldığım kupamı çıkardım ve sütü içine boşalttım ve boş süt kutusunu çöpe attım. ** Salona geçip televizyonda bir şeyler olmadığımı görünce okuduğum kitaba devam edeyim dedim ve ondan da sıkıldım.Bu mayıs ayı bende bir kasvet yaratmıştı.Yıllık iznimin son günlerinde evde sıkılmaktan başka bir şey yapmıyordum adeta.Sokaktan çocuk sesleri geldi camdan kafamı uzattım ...

DENEMELER:SIRADAN BİR BEYAZ YAKALININ GÜNLÜĞÜ

Resim
Kahvaltısını bitirdikten sonra masadan kalktı ve çıktı.Arabasını çalıştırdı dikiz aynalarına baktı ve son kez kravatını düzeltti.Sıradan bir gün olmasından dolayı keyfi yerinde idi.Sıradan günleri severdi konfor alanı dışına çıkmaktan mutsuzluk duyardı kendince.Arabasını şirket otoparkına park etti ve arabadan indi ve telefonunu cebinden çıkardı bildirim gelip gelmediğini kontrol etti.Usulca merdivenlerden masasına geçti ve sandalyesine oturdu bilgisayarını açtı ve ekrana öylesine baktı. "işte başlıyoruz"diye içinden geçirdi burada olmaktan sabahları çok hoşnut değildi sevdiği işi yapmasına rağmen hayatında iş olgusunun çıkmayacağı fikrine kendine alıştırmış değildi ve bu yüzüne her sabah yansıtıyordu.Maillerine baktıktan sonra mutfağa kahve almaya gitti ve gelirken kendini telaşlı hissediyordu akşamdan yapmam gereken bir işi yapmadım mı?acaba diye içinden söylendi tekrar masasına oturdu maillerini kontrol etti. ** O esnada telefonu çaldı. -"Efendim"...

ZAMAN NEDİR?

Resim
BELKİ DE EN ZOR SORULARDAN BİRİ DEĞİL Mİ? İTİRAFLAR BAŞYAPITI İLE AUGUSTİNUS BAKIN BU ZAMAN NEDİR?SORUSUNU NASIL CEVAPLAMIŞ: PEKİ O HALDE ZAMAN NE? HİÇ KİMSE BANA SORMAZSA BİLİYORUM DA,BİRİ SORUP DA ONA AÇIKLAMA YAPMAM GEREKTİĞİNDE BİLMİYOURUM.BUNA RAĞMEN BİLDİĞİMDEN EMİNİM DİYECEĞİM BİR ŞEY VARSA O DA ŞUDUR:HİÇBİR ŞEY GEÇİP GİTMEMİŞ OLSA GEÇMİŞ ZAMAN OLMAZ,HİÇBİR ŞEY GELECEK OLMASA GELECEK ZAMAN OLMAZ,HİÇBİR ŞE ŞU AN OLMAMIŞ OLSA ŞİMDİKİ ZAMAN OLMAZ. O HALDE ŞU İKİ ZAMAN,YANİ GEÇMİŞ VE GELECEK NASIL VAROLABİLİYOR,YANİ GEÇMİŞ ARTIK YOKSA,GELECEK DE HENÜZ YOKSA?ŞİMDİYE GELİRSEK,EĞER ŞİMDİ HEP ŞİMDİ OLMUŞ OLSAYDI VE GEÇMİŞE AKIP GİTMEMİŞ OLSAYDI,ZAMAN OLMAKTAN ÇIKIP EZELİ EBEDİ OLURDU.BU YÜZDEN ŞİMDİNİN ZAMAN OLMASI GEÇMİŞE AKIP GİDECEK OLMASINDAN KAYNAKLANIYORSA,ŞİMDİNİN OLDUĞUNU NASIL SÖYLEYEBİLİYORUZ,VARLIK SEBEBİ OLMAMAYA DAYANDIĞINA GÖRE? YANİ ASLINA BAKARSANIZ ZATEN VAROLMAMAYA YÖNELİK OLMAMIŞ OLSAYDI BİZ ZAMANIN VAROLDUĞUNU SÖYLEYEMEZDİK.

DENEMELER:ÇAY OCAĞI

Resim
Yolun kenarında insanların telaşlarına baktı.Çocuklar oradan oraya koşuşturma içinde mahalle kadınları kendi aralarında konuşma çabasında,sigarasını yere attı ve yoluna devam etti sabah arabayı çalıştıramadığı için eve yakın işine yürüyerek gitmek zorundaydı.Hanın kapısına geldi gökyüzüne baktı ve sabah güneşine merhaba dedi.Hanın akşamdan kalma havasını içine çekti ve karanlıkta çalıştığı çay ocağının yolunun zor buldu neredeyse.Işığı açtı musluğu sonuna getirdi elini yüzünü güzelce yıkadıktan sonra elini kurulamadan çay ocağına kazanına su doldurmaya başladı ki ağzında sigara olan tanımadığı bir adam selam verdi iş hanında aradığı yerdi sordu bizim Şevket'e. ** Şevket bu iş hanının en alt katında çay ocağı işleten emektarı idi.Her sabah han esnafları gelmeden erkenden gelip çayını demler burada esnaflara gün koşuşturmacası arasında çaylarını verir ve markalarını toplardı yaptığı tek iş bu geçimini kazandığı tek meslek bu idi.Babasının ölümünden sonra okula gidemedi geldiği köy ha...

DENEMELER:YAŞLI ADAM VE ANLAMSIZ 30 DAKİKASI...

Resim
Başlık ekle Hava sıcaklığından yere çömeldi dizleri üzerinde durdu ve göğe baktı gücünü toplayıp elindeki bastonu aldı ve yavaş adımlarla beraber evinin yolunu tuttu.Kimsesiz biri olduğunu o an düşünmek bile istemedi kaldırım taşlarına o kadar sabırla bastı ki ağırlığından bacakları uyuşma derecesine geldi.Kapıya geldiğinde kendinde değildi anahtarı cebinden çıkardı ve kapının kilidine iki üç denemede sokmaya başardı anahtarı çevirdi eve yavaşça girdi. Açık unuttuğu televizyon kumandasından kapattı ve balkona yöneldi evden çıkmadan suladığı çiçeklerin toprakları hala ıslaktı ve istemsizce o eli toprakları karıştırmaya gitti.Balkondan aşağı baktı ısınan asfaltın sıcaklığını havada görebiliyordu.Sandalyesine oturdu ve vücut ağırlığını sandalyesinde hissetti evet buradayım dedi kendi kendine.Gözlerini kapadı geçmişini düşündü.Gençlik çağlarında şu an gördüğü sıcak asfaltın üstünde arkadaşlarıyla oynadığı oyunları,karşı kapının yanındaki kırık zili hatırlamak istedi bir yanı.Zaman ne çabuk...

VAROLUŞÇULUK NEDİR?

Resim
Jean-Paul Sartre sorarsanız,bundan kolay bir şey yoktur: Varoluşçuluğu okurlara tanımlamak mı?Çok kolay bir iştir bu!Felsefe terimleriyle söylersek,her nesnenin bir özü,bir de varlığı vardır.Öz,sürekli nitelikler topluluğu demektir.Varlık(ya da varoluş)ise dünyada etkin olarak bulunuş demektir.Çoğu kimseler özün önce,varoluşun sonradan geldiğine inanırlar.Örneğin,bezelyeler bir bezelye düşüncesine göre yerden biter,yuvarlaklaşırlar.Bir ev kurmak isteyen kimsenin,ne biçim bir nesne yaratmak istediğini iyice bilmesi gerekir.. Burada öz,varoluştan önce gelir.İnsaları tanrının yarattığını inanan kimselere şöyle düşünürler:Tanrı insaları kendindeki insan düşüncesine göre var eder.Öte yandan,inançsız kimselerde şu geleneksel görüşe bağlanırlar..Nesne,ancak özüne uyduğu zaman var olur.Nitekim 18.yy hep şuna inandı:bütün insalara özgü ortak bir öz vardır;bu değişmez özün adı insan doğasıdır. Jean-Paul Sartre