Kayıtlar

Featured Post

İNGİLTERE'DE TRAFİK NİÇİN SOLDAN AKAR?

Resim
İNGİLTERE'DE TRAFİK NİÇİN SOLDAN AKAR? Bir zamanlar herkes İngilizler gibi yolun solundan gidiyordu. Bunun için de çok geçerli bir sebep vardı. Yüzyıllarca önce yolun karşısından gelenin dost mu, yoksa düşman mı olduğunu kestirmek mümkün değildi. İnsanların çoğu sağ ellerini kullandıkları için, yolun solundan, duvar dibinden (yaya veya atla) giderek sol taraflarını emniyete alır, sağ ellerini kılıçlarını hemen çekecek şekilde hazır bekletirlerdi. Yolun solundan seyahat, ilk defa 1300 yıllarında, papanın Roma'ya gelecek hacıların yolda karmaşaya sebep vermemeleri için, yolun solundan gitmelerini söylemesiyle resmileşti ve yüzyıllar boyu devam etti. 18. yüzyılın sonlarında ABD'de birçok atın çektiği posta arabalarında, sürücü koltuğu yoktu ve sürücü en arkada ve soldaki atın üstünde oturuyordu. Bu da yolun solundan gidildiğinde karşıdan geleni ve yolun kontrolünü zorlaştırıyordu. Çok geçmeden ABD'de trafik sağdan işlemeye başladı. Fransız İhtilali sırasında, ihtilalin lid...

İNSAN OLMAK

Resim
  Birey ve Toplum İNSAN, doğanın ürkütücü gücüyle baş edebilmek için diğer insanlarla bir araya gelerek toplundan oluşturmuştur. Ancak, toplumlar geliştikçe insan da giderek doğadan kopmuş ve bunun yarattığı yalnızlığı giderebilecek yeni bir beraberlik bulamamıştır. İnsanın kısa bir süre için de olsa doğayla yeniden baş başa olması, onu eski bir dostla birlikteymişçesine mutlu eder. Bu, hem birlikte hem özgür olmanın verdiği, benzeri olmayan bir mutluluktur. Ama insan böylesi doyurucu bir ilişkiyi kendi geliştirdiği toplumlarla kuramamış ve toplumu, doğal güdülerini Kısıtlayan bir başka ürkütücü güç olarak algılamıştır. Dolayısıyla, doğadan özgürleşme çabası sonucu bu kez de kendini topluma bağımlı kılmıştır. Çünkü insan, yalnızlıktan da korkmuş ve diğer insanlarla birlikte olursa tehlikelerden korunacağına inanmıştır. Gerçekten de insan, başkalarıyla birlikteyken birçok şevi daha iyi yapar. Ama kendi içinde yine de yalnızdır ve içinde yaşadığı dünyaya karşı yürekli bir savaşım ver...

İLK AVRUPALILAR

Resim
  İnsanoğlunun Avrupa'ya nasıl veya ne zaman geldiği arkeologlarla prehistoryacılar tarafından çokça tartışılmış ve hala tartışılmaktadır. Neyse ki bu sorular Avrupa tarihini etkilemediğinden bizi de engellemek durumunda değildir. Avrupa'da insanın öyküsünü anlatmaya yaklaşık on bin yıl öncesinden başlayabiliriz. Son buz çağının sonuna yaklaştığı bu dönemde, Homo sapiens sapiens adı verilen insan türü uzun zamandır burada yaşıyordu. Onların yirmi ila otuz bin yıl önce yaşamış ataları da fizyolojik açıdan "modern" insanlar olarak tanımlanmıştır. Onların modern olarak nitelenmesi her şeyden önce beyinlerinin büyüklüğüyle ilgili olup, bu açıdan diğer kıtalardaki türdeşlerine benziyorlardı. Tarih öncesi çağların son aşamasında, Avrupa'nın ilk insanları, genetik olarak dünyanın diğer yerlerindeki insanlarla aynı zihinsel yeteneği paylaşıyordu. Bu yetenek insanlara çevrelerinde değişiklik yapmak, kendi yaşam tarzlarını biçimlendirmek için eşsiz ve içten gelen bir güç il...

VARLIK VE HİÇLİK-JEAN PAUL SARTRE

Resim
  “İnsan bazen özgür, bazen köle olamaz; insan, her zaman ya tam özgürdür, ya da değildir.” Jean-Paul Sartre Varlık ve Hiçlik / Fenomenolojik Ontoloji Denemesi (L’être et le néant / Essai d’ontologie phénoménologique, 1943), hiç şüphesiz Jean-Paul Sartre’ın “başyapıtı”dır. Sadece Fransız felsefesi açısından değil genel olarak felsefe tarihi açısından da son büyük ontoloji denemesini temsil eder. Dolayısıyla önemini ve güncelliğini hâlâ korumaktadır ve hiç şüphesiz daha uzun yıllar korumaya devam edecektir. Çünkü, insan, ilk defa bu yapıtta, özgür olmaya “mahkum” edilmiştir… “Jean-Paul Sartre’nin sadece bir kaç ay içinde kaleme aldığı ancak pek çok felsefeci tarafından yüzyılın eseri olarak nitelenen ama bir türlü dilimize çevrilmesi başarılamayan “Varlık ve Hiçlik” adlı eseri ilk kez Türkçe’ye kazandırıldı. Eserin bugüne dek neden Türkçe’ye kazandırılmadığı felsefeciler arasındaki en popüler tartışmalar arasındaydı. Bu yüzden yayıncı isimlerden Ahmet Öz, profesyonel felsefecilere ş...

Motörhead - Runaround Man

Resim
 CUMARTESİ AKŞAMINA İTHAFEN...

MUTLULUK/BİR HAYAL Mİ YOKSA BEYİN KİMYASI MI?

Resim
  Dünya genelinde yapılan araştırmalar, mutluluğun soyut bir kavramdan çok öte, birçok fiziksel etken neticesinde ortaya çıkan bir duygu durumu olduğunu ortaya koyuyor. Bu duygu, beyin kimyasallarının ve fiziksel durumumuzun doğrudan bir etkisi gibi görünüyor. Mutluluk, hakkında oldukça fazla düşünülen ve herkesçe arzulanan bir olgu. Felsefi yaklaşımlar bir yana, mutluluğa ulaşmak için bazı nörokimyasal ve fiziksel mekanizmaların iyi işlemesi gerekiyor. Beyin kimyasında meydana gelen bozulma ve yetersizlikler, koşullar ne olursa olsun, bir insanın mutlu olmasına engel teşkil edebiliyor. Pozitif psikoloji ve mutluluk alanında yapılan araştırmalar mutlu bir insanı genellikle neşe, ilgi ve gurur gibi sık yaşanan olumlu duyguları ve üzüntü, anksiyete (kaygı bozukluğu) ve öfke gibi daha az yaşanan olumsuz duyguları deneyimleyen biri olarak tanımlar. Mutluluğun, yaşamsal tatmin, hayatın takdiri ve keyif anlarıyla ilişkili olduğu söylenir; fakat genel olarak bu, duyguların olumlu biçimde ...

30 AĞUSTOS 1922

Resim
  Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusu, 98 yıl önce bugün, dünya tarihinin gördüğü en büyük kahramanlık destanlarından birini yazarak, işgal güçlerini yurttan kovmak için bağımsızlık ateşini, Büyük Taarruz'u başlatarak yaktı. 1919 yılında Birinci Dünya Savaşı sonrası İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine dayanarak türlü bahanelerle Anadolu'yu işgale başladı, ordusunun cephanesi elinden alınan Türk milleti zor durumda bırakılmaya çalışıldı. Ünlü yazar Halide Edip Adıvar'ın ''Türk'ün Ateşle İmtihanı'' kitabında anlattığı işgal günlerinde, itilaf donanması İstanbul'a, Fransızlar Adana'ya, İngilizler Urfa, Maraş, Samsun ve Merzifon'a, İtalyanlar, Antalya ve Anadolu'nun güneybatısına yerleşti. 15 Mayıs 1919'da İtilaf Devletlerinin izniyle Yunan Ordusu İzmir'e çıkarma yaptı. Bu durum karşısında Türk milleti, tarih boyunca gösterdiği ''millet olma bilinci'' içerisinde işgallere k...

HAK ETTİĞİ DEĞERİ GÖREMEYEN BARIŞ MANÇO'NUN MÜKEMMEL PARÇASI:TRİP FAİRGROUND.

Resim
 Yıllar 1968 i gösterdiğinde Barış Manço bu şarkıyı kaygısızlarla beraber kaydettiği enfes kırbeşliktir efenim. Bu parça Amerika,İngiltere topraklarında kaydedilip söylenseeydi emin olun yılın şarkısına aday olurdu. Rock tarihinin gün yüzüne çıkamayan şaheserdir kendileri. Bir rock derlemesinde Pink Floyd,Jimi Hendrix,Led Zeppelin aralarında sırıtmaz derecede güzel. O güzel parçayı bir daha hatırlayalım..

MUTLULUĞU ÖLÇEBİLİR MİYİZ?

Resim
  Şimdiye kadar mutluluğu büyük ölçüde sağlık, gıda ve zenginlik gibi fiziksel koşulların bir ürünü gibi düşünerek ele aldık: İnsanlar daha zengin ve daha sağlıklıysa daha mutlu olmalıdırlar. Fakat gerçek bu kadar basit mi? Filozoflar, rahipler ve şairler binlerce yıldır mutluluğun ne olduğuna ilişkin düşündüler ve çoğu, en az fiziksel koşullar kadar toplumsal, ahlaki ve ruhani etkenlerin de mutluluk üzerinde etkili olduğu sonucuna vardılar. Belki de modern zengin toplumlar tüm refahlarına rağmen yabancılaşma ve manasızlıktan muzdariplerdir. Belki de eskiden daha zor koşullarda yaşayan atalarımız topluluk, din ve doğayla kurdukları bağdan çok daha memnunlardı. Son yıllarda psikologlar ve biyologlar insanları neyin mutlu ettiğini anlamak için bilimsel araştırmalar yapmaya başladılar. Para mı, aile mi, genetik mi, yoksa erdemli olmak mı? Burada atılması gereken ilk adım ölçülecek şeyi tanımlamaktır. Mutluluğun genel olarak kabul edilen tanımı, “öznel iyi olma hâli”dir. Bu görüşe göre...

ATATÜRK'ÜN HAYATI

Resim
  ATATÜRK'ÜN HAYATI   Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.   Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mü...